Abstract
Objective: Cleft lip and palate are common congenital malformations. Cleft lips or palate can be seen as isolated cases as well as with any additional anomalies. The aim of this study is to perform the retrospective analysis of cleft lip-palate cases who ere operated in our clinic between 2005-2014 and to evaluate regarding additional anomalies.
Material and
Methods: 110 patients who were operated due to cleft lip and palate in 2005-2014 were included in this study. Patients are assessed regarding the operation age, sexuality, additional disease or anomaly, family history and repairment technique. Cleft lip is classified as left, right, bilateral and complete, incomplete, microform. Cleft palate is classified as secondary complete and secondary incomplete.
Results: There were isolated cleft lip in 49 of 110 patients (45%) isolated cleft palate in 41 patients (37%) both cleft lip and palate in 20 patients (18%). 81% of the patients had no additional anomaly or syndrome, 19% had at least one additional anomaly or syndrome.
Conclusion: Cleft Lip and Palate are the most common congenital anomaly of head neck area. Patients owning these anomalies are needed to get investigated for additional anomalies and genetic aspect. Seasonal retrospective analyses on these anomalies has the importance of show-ing the change in frequency. We consider that these kind of analyses can ease the follow up and enlighten the future.
Amaç: Dudak ve damak yarıkları sık görülen konjental malformasyonlardandır. Dudak veya damak yarıkları tek başına görülebileceği gibi herhangi bir ek anomali ile birlikte de görülme olasılığı yüksektir. Bu çalışmada amaç, kliniğimizde 2005-2014 yılları arasında opere edilen dudak-damak yarığı olgularının retrospektif analizini ve ek anomaliler açısından değerlendirmesini yapmaktır.
Gereç ve
Yöntem: 2005-2014 yılları arasında dudak veya damak yarığından dolayı opere edilen 110 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar operasyon yaşı, cinsiyet, ek hastalık veya anomali, aile öyküsü ve kullanılan onarım tekniği açısından değerlendirildi. Dudak yarıkları sağ, sol, bilateral olarak ve komplet, inkomplet, mikroform olarak, damak yarıkları komplet, sekonder komplet ve sekonder inkomplet olarak sınıflandırıldı.
Bulgular: Yüz on hastanın %45’inde izole dudak yarığı (49 hasta), %37’sinde izole damak yarığı (41 hasta) ve %18’inde hem dudak hem damak yarığı (20 hasta) mevcuttu. Hastaların %81’inde herhangi bir ek anomali veya sendrom saptanmazken, %19’unda en az bir ek anomali veya sendrom mevcuttu.
Sonuç: Dudak damak yarıkları baş boyun bölgesinin en sık görülen konjental anomalilerindendir. Bu anomaliye sahip hastaların genetik açıdan ve diğer anomaliler açısından araştırılması gerekir. Bu anomalilerle ilgili dönemsel retrospektif çalışmaların hastalığın sıklığındaki değişimi gös-termesi açısından hastaların takibi ve geleceğe ışık tutması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.